7 Nisan 2019 Pazar

Yoksulluk İşaretleri

Oradalar işte, bakışa açık, tekinsiz, tedirginlik kaynağı. Bunlar toplumlarımızın ancak istatistiki veya acıma duygusuna hitap eden tarzda gösterge rejimleri dayatabildiği işaretler. Yırtık bir hırka, çıplak ayaklar, kemikleri gösteren bir deri, çukura batmış gözler, ölen ineğinden kalan buzağıya sarılan bir yaşlı kadın. Belli bir anlamda onlara acıma eşlik etmeden ya da istatistik bir varoluş atfetmeden bakmamızın olanağı yok.

Yükselen gıda fiyatları, azalan gerçek ücretler, artan işsizlik... Bunlar yoksulluk işaretleridir, ancak ve aynı zamanda istatistik verileridir. Öyleyse demek ki, her kapitalist gösterge rejimini (ister istatistiki olsun, ister "insani" olsun) kendisi nazarında değerlendirebileceğimiz bir zemin sunarlar. Ya da kapitalist gösterge rejimlerinin tutarsızlığını değerlendirebileceğimiz bir zemin. Bunun nedeni tercüme etkinliği değildir. Her göstergeleştirme ister istemez bir tercüme etkinliği ya da bir semiosistir. Yani, kendi başlarına henüz gösterge içermeseler bile -ki bu bir derece meselesidir, insani düzeyde ontolojik bir ayrımdan ziyade ifade ile içerik arasında göreli bir bağımsızlık söz konusudur sadece-, çeşitli varlıkları gösterge olarak biçimlendiren bir etkinlik varsayılır burada.